Eskiden çoook eskiden…
bir zamanlar kırmızı pabuçlar varmış ;
O kırmızı pabuçlar
bayramda alınırmış kız çocuklarına
Neden mi ?
BENİM ANNEM BABAM MÜKEMMEL …
Onlar köyün ilk
bayram gelini ve damadıydı J
Ben köyden kente
göçmüş bir ailenin ilk kız çocuğuyum.Onların prensesiyim. Ben doğduğumda babam
21, annemse 17 yaşındaymış.
Annem anlatır: Köyde anlatılırmış; Kurtuluş savaşında İzmir’den gavurlar döküldü denize ve ülkemiz
kurtuldu 9 Eylül’de diye.Annem ilk İzmir’i o zaman duyuyor. Televizyon ile
tanışıp gavurları görünce de çok şaşırmış ; onlarda insanmış, etten kemikten…Onlarında
canı varmış yanan…Annem köyün güzel ve çalışkan kızlarından olup evin en büyük
kızıymış.Başak tarlalarını anlatır özlemle ve anlatırken o tarlalarda esen
rüzgarı ve toprak kokusunu onun yüzünde görürürüm.
Babam deseniz hiç annesini bilmemiş.O daha 40 günlükken annesi gözlerini
yummuş lohusa hastalığından. Babam acı ile espiri yapar “benim süt anam inek”
diye…18 yaşında babasını da kaybediyor.Köyde perişan olmasın diye köy büyükleri
karar alıp babamın yaşını büyütüp 18 yaşı 20 yapıp askere gönderiyorlar.Babamı istasyonunda dayısı uğurlar İzmir’e .Babam
trenden dayısı kaybolana dek bakar.lk
defa bir insanın bu kadar küçücük kalıp kaybolduğunu görür.Dağların ardında bir
dünya olduğunu da o gün trende öğrenir.
Annem ve babam büyüklerinin aldığı kararla, daha babam askerdeyken nişanlandırılırlar. Babam askerde bırakın büyüklerinden
para beklemeyi ,çalışıyor; para biriktiriyor.Sevilen, çalışkan, sarışın, mavi
gözlü köy çocuğuna akıl veriyor komutanları ; “Kal İzmir’de. Yuvanı kur burda. Sen taşı sıksan suyunu çıkarırsın .Napacaksın köyde.” Babam mütevazi bir ev
tutuyor.İş buluyor Sümerbank Fabrikası’nda. Babam 18 yaşında asker olarak
geldiği şehirde kalır böylelikle. Garibim
canım babamda bayramda nişanlısını kaçırmaya niyetleniyor; Haberi yok ki düğün
dernek onu bekler :)
Bizim köyde ilk defa o bayram düğün yapılır.Babam birkaç ay öncesinden
bir mektup yazar amcasına “bayramda gelicem” diye. Amcası ve köy halkı da annesi
babası olmayan bu gence sürpriz yapıp düğün hazırlarlar; “nasılsa bayramda
köyde” diye…
Babam temiz ,en yeni elbiselerini giyip
berbere gidiyor.Kendince damat tıraşı oluyor.Otobüse nişanlısına aldığı iki
triko ceket hediye ile biniyor (annem halen ceketlerin fosforlu yeşil ve
turuncu renklerini anlatır ve hiç beğenmez :). Yıllarca o ceketler
giyilmedi ama saklanıldı :) ).Uzun bir yolculuktan sonra
dayısını kendisini beklerken buluyor. Dayımızın da lakabı tutuk ve babama diyor
ki ; “Neeerdee kakaaldıın ?haahaaydi berbebeere “ babam o ün ikinci damat
tıraşınıda olur ilçede :) Hadi şimdi köye babam şaşkın. Ne
oluyor anlamaz. Dayı : ” köye giiididince göögörürsün “der .
Bizim köyümüz iki taşlı tepeye sırtını vermiş ortada sanki nehir gibi
gezen ana yolu olan ,bütün evlerin birbirini gördüğü , yamaçtan seslensen karşı
mahalleden duyarabileceğin,sevimli ,insanlarının insan olduğu bir köydür.
Babam ve dayısı at
arabasıyla köye girerken davul zurna
duyulur.Düğün vardır köyde.Babam “kimin bu düğünü?” der dayısına.Dayı :”Seseniin!
…” der :) Babam şok!
Annanemlerin iki katlı, içeriden merdivenli, kerpiçten, yazın serin, kışın
sıcak olan mis gibi toprak kokan evleri vardı. Üst katta her odada banyonun
olduğu gençlerin ve büyüklerin ayrı ayrı odaları vardı .Pencereleri çok genişti;
oturup köyü seyredebilirdin pencereden .Hatta bu gün amerikan mutfak dediklerini
ananemlerin köy evinde alt kattaki mutfakla ilk tanışmıştım. Mutfakta hem
oturulur hem aş pişirilirdi. Ocak şimdilerin şömine dediğindendi. Yan tarafta da
büyük bir oda vardı.Bu oda pikananındı (büyükanne,nine). Şimdi hikayemiz o odada
devam ediyor; Bütün köy kadınları çoluk çocuk gelinin etrafında dizilmiş
oturular.Gelin ortada yöresel gelinliğiyle sandalyede oturtulmuş, duvağı
örtülmüş, ağlar durur.Garip anam gelin
olduğuna mı ağlasın damatsız başlayan düğününe mi J içeri bi çocuk koşar
:“Damat geldiii ,geldi!” .Annem daha da bi ağlar şimdi :)
Köylerde eskiden
düğünler erkek kınası ,gelin kınası olarak ayrı ayrı yapılır,davul zurna ile
gelin atın üstünde yeni evine götürülürmüş.Muhtar ve hoca nikah kıyar olur bitermiş.Ama bayramda olmazmış hiç. Köyümün
ilk bayram düğünü bu hikaye ile annem ve babamla başlar. Köyden şehre çalışmaya
giden gençler düğünlerini anca bayramda bayram sevinci ile yapar olmuşlar.
Gelelim babama J Canım babam davul zurna ile
karşılanır.Damat tıraşı için sandalyeye oturtulur ve düğün başlar J Babam hayatı boyunca
traş olmayı sevmiştir ve önemser.Bu gün yaşlı.Berbere gidemez ama annem hemen hemen her gün sakal traşını yapar.
Evveet bizde her bayram annem ve babamın düğünü bi
anlatılır. Sizinle bizim bayram hikayemizi
paylaşmak istedim ama muhabbetimiz daha bitmedi ;)
Kırmızı pabuçlarım oldu benim ; babam var demedi yok demedi o
kırmızı pabuçları aldı bana.Erkek kardeşlerim her bayram ikiz gibi
giydirilirdi.Kemeraltından gidilip, pazarlık yapılıp onlara ve bana muhakkak
bayramlık alınırdı.O zaman öğrendik,para kıymetli ama ne zaman harcanıyor ? sevdiklerinin
mutluluğu için …
Bayramlık el öpmeye gittiğimizde annemin gözüne bakardık; ne kadar şeker
alabiliriz tatlı yememiz doğru mu? yiyelim mi ? bakmazsak usulca masum bir
çimdikte yerdikte hani J O
zaman öğrendik ölçülü olmayı, yeterince yemeyi ve düşünceli davranmayı.
Mahallede el öperdik bayramlık komşu teyze ve amcaların.Tek tek
gezerdik.Bazı kapılarda gülümserdik fazlasıyla,bazılarında çekinirdik bir an
önce el öpüp geçsek bu kapıyı. Eğer bu kapıyı atlarsak anneme şikayet giderdi;”gelmedi
senin veletler bana bayramlık” diye :). O
zaman o kapılarda el öperken öğrendik insanları ve duygularını.Kimi gerçekten
sevgi dolu ve cömertken,kimi öfkeli ve cimriydi :).Annem gitmek istemediğimiz
komşumuz için bize öyle hikayeler anlatırdı ki;” işte hasta da ondan…Çocuğunu
kaybetti seni görünce onu hatırlıyor…olsun onun kalbi yumşacık,Onun huyu öyle…”
bizde gülümseyerek giderdik her bayram J O
zaman öğrendik insanları olduğu gibi kabul etmeyi…
O bayramlarda öğrendik saygıyı,sevgiyi…Bayramlar sadece müslümanların
değildi.Kiliseye giden komşu teyzeminde elini öpmeye giderdik ve bize her
bayram özel hediyeleri olurdu; bazı bayram gofret ve mendil alırdık (buradan
bayram öncesi hastalandığını, yorgun olduğunu anlardık yoksa her bayram bize
mis kokan tarçınlı kurabiyelerden yapar verirdi.). Anneme de gelince derdik ve annem
hem bayramlık hem geçmiş olsuna ilk o komşumuza giderdi.Elinde ya çorba ya da
meyve olurdu hastaya giderken. O zaman öğrendik; insanların sadece
iyi değil kötü zamanlarında da yanlarında olmak gerekliydi.
Bu gün şunu diyebiliyorum; Köyden kente göçmüş anne ve babam benden çok
daha iyi anne ve baba oldular bana.O imkansızlıklar ve hazırbulunuşluklarıyla
yapabileceklerinin en mükemmellerini yaptılar. Anne ve babalarımızın hakkı
ödenmez.
Burdan annem ve babama seslenmek istiyorum izninizle;
“Hakkınızı helal edin canım annem canım babam .
Bayramınız mübarek olsun.
Hürmetle ellerinizden öperim.
Kızınız
Sahide “
6 Yaşında ; Annem babam her şeyi bilir!.
10 Yaşında; Annem babam çok şeyi bilir!.
15 Yaşında; Ben de, babam kadar biliyorum!..
20 Yaşında; Şu muhakkak ki, annem ve babamın, öyle pek fazla bildiği yok!.
10 Yaşında; Annem babam çok şeyi bilir!.
15 Yaşında; Ben de, babam kadar biliyorum!..
20 Yaşında; Şu muhakkak ki, annem ve babamın, öyle pek fazla bildiği yok!.
30 Yaşında; Bir kere de annem ve babamın fikrini sorsam,
fena olmayacak!.
40 Yaşında; Ne de olsa, annem babam bazı şeyleri biliyor!.
50 Yaşında; Annem babam her şeyi biliyor!.
60 Yaşında; Ah!, Annem babam hayatta olsaydı da, kendilerine danışabilseydim!.
40 Yaşında; Ne de olsa, annem babam bazı şeyleri biliyor!.
50 Yaşında; Annem babam her şeyi biliyor!.
60 Yaşında; Ah!, Annem babam hayatta olsaydı da, kendilerine danışabilseydim!.
Ah ve keşke demediğimiz bayramlarda
ve anlarda olmak dileğiyle…Süreci ve anı kaçırmadığınız bayramlar dilerim.
Sevgi ile kalınız…
Sahide Kızılkaya
(Evlat,Anne,Kardeş,Eş,Arkadaş,Dost…)